Ana içeriğe atla

Şehir Günlükleri 1


   Şehir Günlükleri 1
                                                                                   
Şehir Günlükleri’ni ilk defa yazıyorum. Daha önce günlüğüne şehirlerden veya bir şehirden bakan olmuş
mudur ? Bilmiyorum, bu günlük özgünlük derdinde veya birtakım estetik kaygıların sonucu neşet eden
bir günlük değil bu yüzden umursamıyorum belki de .
Günlükleri bugüne kadar sadece kişisel yaşantının aktarıldığı bir araç olduğunu sanıyordum. Belki de
bu yüzden düzenli bir günlük yazma alışkanlığı edinemedim. Ama günlüğün kişisel yaşantının
izharı olamaktan öte anlamlar ifade ettiğini fark ettiğimde Şehir Günlüklerini yazmaya karar verdim.
Şehir nefes alıp verdiğimiz, sevdiğimiz, sosyal ilişkilerimize tanıklık eden mekanın ta kendisi bu yüzden
bir üstelik tıpkı insan zihni, duyguları ve hayatı gibi dinamik yapıya sahip. Bu yüzden günlüklerin konusu
olmayı hak ediyor. 
 Şehir, zihnimde sokak lambalarının sönmesi ile başlayan koşuşturmanın motor seslerinin bulvar ve caddelerin ötesinde bir algı.
Hatta cadde, bulvar ; bunlar şehirli terimler bile değil,sokak lambaları da şehirli değil. Şehri tanımlarken
inadına romantik inadına gelenekçi bir tavır takınıyorum . Aslında takınmıyorum sanki buna mecburum.
Art arda gelen Kent Sosyolojisi, Kent Analizi, Çevre Bilimleri dersleri sanki buna zorluyor beni.  

 Yıllarca; bir uzun çarşı, garip bir düzensizlikle döşenmiş parke taşları, yıllar var ki restorasyonu bir türlü
tamamlanmamış bir Ulu Cami ve köyden göçenlerin hep akrabalarına yakın muhitlere taşınmasıyla
oluşmuş mahalleler( öyle ki bu mahalleler artık köylerin isimleri ile anılmaya  başlanmış) köylü pazarları
ile zihnimde canlanan şehir algısı liseyi bitirip, üniversite için büyük şehre adım atınca çok önemli yaralar
aldı. 
Bir zamanlar payitaht olan Bursa’ya kayıt için ilk gittiğimde Uşak’ta hiç karşılaşmadığımız acayip binalar
ilk aylarda modern bir ilgiye sebep olsa da, Uşak’ın küçük kitap evlerindeki romantik ‘’gökyüzünü bizden
çalıyorlar’’ söylemlerinden de kendimi çekip çıkaramıyordum. 

Üniversitede ilk yıl çevre bilimleri dersleri ile tabiata ve kente  olan akademik, amprik ve samimiyetsiz ilgi
memleket hasreti ile birleşince kenti artık fazla ruhsuz bir kavram olarak algılamaya başladım. Metro,
fiyatı şişirilmiş abur cuburla dolu otomatlar, sayısız ‘’yeterki okusun’’ kolejleri (ayrı bir yazı konusu
aslında) …
Olsun Ulu Camii var Sönmez pasajında hatrı sayılır üç beş sahaf var, köşe başı her biri ayrı bir sanat
eseri olan cami, medrese, çeşme, Evliyaullahtan bir zatın türbesi, tabureli birkaç çayocağı hatta
neredeyse her camide bir kütüphane ve çayocağı, arkadaşların hiç beklemediği bir anda
Salih Baba’dan bir beyit okumak için epey müsait .
Artık şehir ve kent kavramları Bursa’da bana yüzünü göstermeye başlıyor. Gittikçe daha karmaşık bir
mekan algısının içinde buluyorum kendimi. Bir yanda hikayesiz, bilimsel, her şeyin deneye bağlı olduğu
adeta koca bir laboratuvarı andıran derslerde öğrendiğim ve yer yer Bursa’da karşılığını gördüğüm kent;
diğer yanda üniversiteye adım atasıya kadar ışığı yanan her eve ait bir hikayenin varlığından emin
olduğum evlerin yükseldiği şehir. Şehir kent ayrımı git gide netleşiyor . 
Kent hikayeden mahrumdur, sabah 8 akşam 5 ardından hafta sonu tatili (sonradan emeğin yeniden
üretimi,  yani sistemin işlemesi için bir araç olduğunu anladığım tatil) sonra yine sabah 8 ve yine sonra
akşam 5, otobüs numaraları akbiller, akbil dolum merkezlerinde bir türlü denkleşmeyen bozukluklardan
beş lira . 
Yok hayır kent hikayeden mahrum değildir, insanın olduğu yerde mutlaka hikaye vardır ve galiba sorun
hikayelerin tek tipleşmesi olmalı.  
Şehir üzerine düşüncelerimin oluşmaya başladığı zamandan başlayarak mümkün olduğunca
gündelik bir dille Şehir Günlükleri başlığı altında yazmaya çalışacağım, hayırlara vesile olması için
dua ediyorum.

Bir istek bir heves belki de böyle olmadı demek lüksünü bir minare farzederek hazırladığım bir kılıf,
şöyle ki :
Bu böyle bitmesin en azından bugün böyle bitmesin. Böyle bitmesin dediğimiz ne çok şey var, istemediğimiz gibi bitti.
Hristiyan takvimiyle 9 Temmuz 2020
Ama bir Müslüman şehri
Uşak'tan

Yorumlar


  1. Abi eleştiri yapacak değilim ama senden ricam bu şekilde devam ettirme olacaktır ,nedense bilmiyorum ama insan okurkene sıkılmıyo

    YanıtlaSil
  2. Hikayelerin tek tipleşmesi.. Yerinde ve isabetli müşahede. Kalemine sağlık. Devamını bekliyoruz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşanmaya Değer Hayat

                                 *ahmed yakupoğlu-gece  (van gogh getir götürünü yapar)                                        Şehir Günlükleri 2 -Yaşanmaya Değer Hayat- Şehir Günlükleri başlığıyla bir şeyler yazmak, kendim için yazmaya ve düşünmeye dair bir kültür oluşturmayı ve bu eylemi  günlük-hatıra metinleri üzerinden gerçekleştirmeyi üniversite yıllarında planlamıştım.   İlk yazıdan sonra 5 yıl, kendimde yeniden masa başına oturacak cesareti bulamadım. Ta ki birkaç aydır ısrarla okuduğum kitaplarda,yazılarda, Mostar Gençlik’te gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerde ve özellikle sosyal medyada “yaşanmaya değer hayat” ile ilişkilendirilebilecek konulara muhattap kalana kadar. Zaman hızla geçiyordu, düşünme eylemini perçinleyece...

Şehirli Bir Yanılgı veya Aşkın Türevi

                                                                                                            *Edward Hopper                 Şehirli Bir Yanılgı veya Aşkın Türevi b planı olanlar kentte yaşamaya bağışıklık gösterir buna inan! haber ajanslarını ve burç yorumlarını anlık takip edenler, civar köylerde bir tarla sitelerde sunulan ayrıcalıklı yaşam zırvaları . dört çarpı dörtler vergiye takılıyor yeni yasayla, hay aksi ! civar köylerde bir tarla ve bahçesinde bostan olmayan bir tiny house bahçede bostan yoksa hercai menekşe şarttır. tarla denkleminde hercai menekşe ve barbekü bağımsız değişken; fayanslarla süs havuzu ve su deposundan taşıp karıkları dolduran sular aynı denk...

İstanbul’u Yeniden Düşünmek ve Erguvanname

                                          İstanbul’u Yeniden Düşünmek ve Erguvanname   Yakın zamanda kaybettiğimiz değerlerimizden olan Akif Emre yaşamı boyunca birçok yazarın aksine sadece masasında oturmadı. İslam coğrafyasının sokaklarını arşınladı ve  insanımıza tanıtmak için birçoğunun belgeselini çekti. Muhtelif medya kuruluşlarında dış haberlerden sorumlu olduğu zamanlarda sıradan bir muhabir gibi sadece haber yapmadı. İslam şehirlerinin kültürlerini, yaşam tarzlarını ülkemizde tanıtmış ve dolayısıyla bu coğrafyalarla aramızda sıkı bir ünsiyet kurulmasına vesile oldu.   ‘İstanbul’u Yeniden Düşünmek ve Erguvanname’ Akif Emre’nin Büyüyenay Yayınları’ndan çıkan altıncı eseri. Kitap iki kısımdan oluşuyor. Merhum Akif Emre bazı yazılarını tasnif ederken kimilerinin üzerine İstanbul, kimilerinin üzerine ise Er...