Ana içeriğe atla

İstanbul’u Yeniden Düşünmek ve Erguvanname

 

                     




                 
İstanbul’u Yeniden Düşünmek ve Erguvanname

 

Yakın zamanda kaybettiğimiz değerlerimizden olan Akif Emre yaşamı boyunca birçok yazarın aksine sadece masasında oturmadı. İslam coğrafyasının sokaklarını arşınladı ve  insanımıza tanıtmak için birçoğunun belgeselini çekti. Muhtelif medya kuruluşlarında dış haberlerden sorumlu olduğu zamanlarda sıradan bir muhabir gibi sadece haber yapmadı. İslam şehirlerinin kültürlerini, yaşam tarzlarını ülkemizde tanıtmış ve dolayısıyla bu coğrafyalarla aramızda sıkı bir ünsiyet kurulmasına vesile oldu.

 

‘İstanbul’u Yeniden Düşünmek ve Erguvanname’ Akif Emre’nin Büyüyenay Yayınları’ndan çıkan altıncı eseri. Kitap iki kısımdan oluşuyor. Merhum Akif Emre bazı yazılarını tasnif ederken kimilerinin üzerine İstanbul, kimilerinin üzerine ise Erguvanname yazıyor. 

 

İstanbul’u yeniden düşünmek eserin ilk kısmı; Akif Emre’nin Göstergeler, İz’ler, Çizgisiz Defter eserlerinden ve Yeni Şafak'ta yayınlanmış yazılarından oluşuyor . Kitabın ikinci kısmı olan Erguvanname’deki yazıların tamamı ise yine Yeni Şafak’taki yazılardan derlenmiş, fakat kitap bizlere bir araya gelmiş gazete yazılarından daha fazlasını veriyor. Hem merhumun mezkur yazıları bütünsel bir bakışla tasniflemiş olması hem de yazıların güncel gazete yazılarından farklı olarak gündemden uzak  ve okuyanın gönlüne hitap eden bir zevk barındırması, bu kitabı diğerlerinden ayırıyor. Şunu söylemeden geçmeyelim; güncel ve İstanbul’un ruhuna zarar vereceğini düşündüğü meselerde de Akif Emre kalemini kullanmaktan asla çekinmiyor.

 

Akif Emre kitaba ‘’Şehirlerin de bir ruhu vardır‘’ diyerek başlıyor. Akif Emre birçoğumuzun maddi anlamda nefes alıp verdiği mekan olarak anlamlandırdığı şehre bir vücut elbisesi giydirerek onu yeniden görmeyi ve onun bir ruhu olduğunu ifade ederek şehri yeniden düşünmemizi sağlıyor. Bunların yanında İstanbul’un hala ruhunu kaybetmediğini düşünen Emre, kitapta İstanbul’a tarihsel bir perspektif kazandırıyor. Çizdiği bu tarihsel perspektifle İstanbul’un ruhuna yapılan saldırıların neler olduğu ve bu saldırılara nasıl dur diyebileceğimizi Yahya Efendi Dergahı’nda boynu bükük bir erguvanın yanı başında anlatıyor. Akif Emre kitapta bizlere erguvanlar üzerinden bir İstanbul okuması yapıyor. İstanbul Akif Emre için; sadece İstanbul’u yaşayanların görüp anlayabileceği bir kitap. Eserde İstanbul’da yaşayanlar ve ikamet edenler arasındaki farkı Akif Emre böyle anlatıyor.

 

Akif Emre İstanbul’un ruhunun diri kalabilmesi için çözüm önerilerinde de bulunuyor. Bu anlamda Sinan Güzergahı adlı çalışmadan Taş ve Mana Yahut Sinan Güzergahı yazısında şöyle bahsediyor. ‘’Bütüncül bir Sinan Güzergahına ihtiyaç var … Bu bilinçle ortaya konacak Sinan güzergahıyla bile rastgele gezilen, bakılan, fark etmeden görülen eserlerden bütüncül bir fikir yakalamak; hayranlıktan hissiyata, hissiyattan fikriyata kapı açmak mümkün. Eminönü’nden yola çıkan biri, sur içinde çizilen bilinçli bir güzergahla hem onun aşama aşama içinden geçtiği sanat ve mimari sürecini, hem de hayatını bütüncül olarak şekillendiren tasavvurunu idrak edebilir.Bu güzergah bir turizm rehberi kadar şematik ve sade iken bir medeniyetin yol haritası gibi bir üst bakışı yansıtmalı da. Sinan’ın bir ömür izlediği güzergah göz ardı edilirse bütüncül bir bakış eksik olur” 

 

Bir çiçek üzerinden bir şehri okumaya, kara bir doğal afetten fazlası olarak bakıp ‘ Neden hep kar altında bir hüzün denemesidir yürüyüşümüz?’ sorusunu sorarak, mezar taşlarına;     “ bir medeniyete o taşın dikildiği topraklarda aidiyet atfederek” maddenin ötesinde bir mana arayışında Akif Emre. Eser - Sadettin Ökten’in deyimiyle - ‘şehrin mobilyalarına’ yüklediği mana ile bizi İstanbul’un ve diğer tüm şehirlerin ruhuna doğru bir keşfe çıkarıyor.

 

Üstelik bu keşif zihinsel anlamda gerçekleştiği gibi Akif Emre’nin İstanbul’u gezerken kadrajına yansıyanlar vesilesiyle görsel anlamda da gerçekleşiyor.

 

Kitabı okuduktan sonra her gün yürüdüğünüz kaldırıma, kaldırımında gezdiğiniz sokağa, kentin herhangi bir yerinde mahzun kalmış bir çiçeğe artık farklı bakacaksınız, çünkü şehirlerin de bir ruhu vardır ve erguvanlar geri gelebilir. 

 

‘’Erguvanlar apansızın gelir.

Ve erguvanlar apansızın solar.

Çünkü böyledir İstanbul’un baharı ‘’




                                                                                 H. Tayyip Gündüz

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşanmaya Değer Hayat

                                 *ahmed yakupoğlu-gece  (van gogh getir götürünü yapar)                                        Şehir Günlükleri 2 -Yaşanmaya Değer Hayat- Şehir Günlükleri başlığıyla bir şeyler yazmak, kendim için yazmaya ve düşünmeye dair bir kültür oluşturmayı ve bu eylemi  günlük-hatıra metinleri üzerinden gerçekleştirmeyi üniversite yıllarında planlamıştım.   İlk yazıdan sonra 5 yıl, kendimde yeniden masa başına oturacak cesareti bulamadım. Ta ki birkaç aydır ısrarla okuduğum kitaplarda,yazılarda, Mostar Gençlik’te gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerde ve özellikle sosyal medyada “yaşanmaya değer hayat” ile ilişkilendirilebilecek konulara muhattap kalana kadar. Zaman hızla geçiyordu, düşünme eylemini perçinleyece...

Şehirli Bir Yanılgı veya Aşkın Türevi

                                                                                                            *Edward Hopper                 Şehirli Bir Yanılgı veya Aşkın Türevi b planı olanlar kentte yaşamaya bağışıklık gösterir buna inan! haber ajanslarını ve burç yorumlarını anlık takip edenler, civar köylerde bir tarla sitelerde sunulan ayrıcalıklı yaşam zırvaları . dört çarpı dörtler vergiye takılıyor yeni yasayla, hay aksi ! civar köylerde bir tarla ve bahçesinde bostan olmayan bir tiny house bahçede bostan yoksa hercai menekşe şarttır. tarla denkleminde hercai menekşe ve barbekü bağımsız değişken; fayanslarla süs havuzu ve su deposundan taşıp karıkları dolduran sular aynı denk...